Cumhuriyet Döneminde Coşku Ve Heyecanı Dile Getiren Metinler (Şiirler)
Öz Şiir Anlayışını Sürdüren Şiir (Saf Şiir)
Türk edebiyatında “Saf Şiir” (Öz Şiir) eğilimi Ahmet Haşim’in “Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar” adlı makalesiyle (Türk edebiyatında ilk poetika örneği kabul edilir.) başlar.
Sanatın bir form sorunu olduğuna inanan bu şairler için önemli olan iyi ve güzel şiir yazmaktır. Bu anlayışla kendilerine özgü özel bir imge düzeni oluştururlar. Özgün ve yaratıcı olan bu imgeler, dilin mantığına uygun ve dilin anlam alanını genişletip dile yeni olanaklar sunacak bir yapıya sahiptir. Dilde saflaşma düşüncesi, kendini rahat şiir yazma şeklinde başat öğe olarak gösterir. Şiirsel söylemin zirvesine ulaşmak düşüncesiyle dilin yücelişi paralellik gösterir.
Şiirde her türlü ideolojik sapmanın dışında kalarak sadece okuyucuda estetik haz uyandıran şiir yazma eğilimi, bu şairleri her türlü mektepleşme eğiliminin dışında kalıp müstakil şahsiyetler olarak şiir yazmaya yöneltmiştir.
Şiiri soylu bir sanat olarak kabul eden bu şairlerde düşsel (hayali) ve bireysel yön ağır basar. İçsel ve bireyci bir yaklaşımla evrensel insan tecrübesini dile getirirler.
Saf şiir anlayışında estetik tavır ön plandadır. Bu anlayıştaki şairler didaktik bilgiden uzak durup; bir şey öğretmeyi değil, musikiyle ya da musikinin çağrıştırdığı, uyandırdığı imgelerle insanın estetik duyarlılığını doyurmayı amaç edinirler. Kısacası bu şairler şiirde anlama fazla önem vermezler. Anlaşılmak için değil; duyulmak, hissedilmek için şiir yazarlar.
Şiirde biçim endişesi duyan bu şairlerde dize ve dil baş tacıdır. Disiplinli çalışarak mükemmele varan halis şiir yazma endişesi kendini hissettirir.
Gizemsellik, simgecilik, bireysellik, ruh, ölüm, masal, rüya, mit temalarının yoğunca işlendiği bu şiirler zekâ ve bilincin disipliniyle bütünleştirilerek yazılmıştır.
Öz Şiir Anlayışını Sürdüren Şiirin Özellikleri:
Milli Edebiyat Döneminin şiir hareketleri bu dönemin oluşmasında etkili olmuştur.
Şiir dili her şeyin üzerindedir.
Şiir bir biçim (form) sorunudur. Ahenk söyleyiş tarzı, ritim, kafiye ile sağlanır.
Amaç iyi ve güzel şiir yazabilmektir.
Dilde saflaşma, sadeleşme görülür.
Şiir, soylu bir sanat olarak kabul edilir.
En değerli şey dizedir.
Şairlerin kendilerine özgü bir imge düzenleri vardır.
İçsel bir yaklaşımla insan anlatılır.
Şiirin toplum için değil sanat için olduğunu iddia ederler ve şiirlerini sanat için yazarlar.
Şiirler ideolojinin esiri olmamalıdır.
Güzel şiir ancak çalışarak elde edilir.
Şiir emek işidir.
Öz Şiir Anlayışını Sürdüren Şairler ve Edebi Topluluklar
NECİP FAZIL KISAKÜREK (1905-1983)
Şiirleri ve tiyatrolarıyla ün kazanmış usta bir yazardır.
“Büyük Doğu” ve “Ağaç” dergilerini çıkarmıştır.
Fransız sembolistlerinden ve halk şiirinden yararlanarak heceyle kendine has, başarılı şiirler yazmıştır.
İlk dönem şiirlerinden sonra mistik konuları, madde ve ruh ilişkisini, insanın evrendeki yerini konu edinen şiirler yazmıştır.
“Kaldırımlar” şiiriyle geniş bir kesim tarafından tanınmış ve sevilmiştir.
Şiirlerini “Çile” başlığı altında bir kitapta toplamış ve bu kitapta şiir anlayışını düzyazı olarak anlatmıştır.
Eserleri:
Şiir: Ouml;rümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi, Sonsuzluk Kervanı, Çile
Oyun: Tohum, Bir Adam Yaratmak, Künye, Sabırtaşı, Para, Nam-ı Diğer Parmaksız Salih, Reis Bey, Yunus Emre, Abdülhamit Han, Ahşap Konak, Siyah Pelerinli Adam
Öykü: Hikâyelerim
Roman: Aynadaki Yalan
Anı: Yılanlı Kuyudan
AHMET HAMDİ TANPINAR (1901-1962)
Şiir, öykü, roman, edebiyat tarihi, makale, deneme alanlarında eserler vermiştir.
Eserlerinde Doğu-Batı çatışması, “rüya” ve “zaman” kavramları, “geçmişe özlem”, “mimari” ve “musiki” öne çıkar.
“Ne içindeyim zamanın! Ne de büsbütün dışında” dizeleri onun zamanı kavrayışının özünü vermektedir.
“Bursa’da Zaman” şiiri geniş bir kesim tarafından sevilmiştir.
Ahmet Haşim’in özellikle de Yahya Kemal’in etkisinde kalmış, Sembolizmden etkilenmiştir.
Romanlarında psikolojik tahlillere önemle eğilen yazarın; kendine has bir üslubu vardır.
Yazarlığı dışında İstanbul Üniversitesi’nde edebiyat profesörlüğü, milletvekilliği de yapmıştır.
“Beş Şehir” adlı önemli deneme kitabında Ankara, Erzurum, Bursa, Konya ve İstanbul’u anlatmıştır.
“Huzur” romanı, aşkı, psikolojiyi ve Doğu-Batı karşıtlığını içerir; roman kişilerinin adlarının verildiği dört bölümden oluşur: İhsan, Nuran, Suat ve Mümtaz.
Eserleri:
Şiir: Bütün Şiirleri
Roman: Mahur Beste, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Huzur, Sahnenin Dışındakiler, Aydaki Kadın.
Öykü: Abdullah Efendi’nin Rüyaları, Yaz Yağmuru.
Deneme: Beş Şehir, Yaşadığım Gibi.
Makale – İnceleme: Yahya Kemal, XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, Edebiyat Üzerine Makaleler
AHMET MUHİP DIRANAS (1908-1980)
Şiirleriyle tanınmakla birlikte tiyatro eserleri de vardır. Fransız sembolizmiyle Türk şiir geleneğini başarıyla kaynaştırmıştır.
Hece ölçüsüyle biçimsel mükemmelliğe önem verdiği şiirler yazmıştır. Aşk, insanın iç dünyası gibi bireysel duyguları işlemiştir.
Kar, Olvido, Ağrı ve Fahriye Abla şiirleriyle sevilmiştir.
Eserleri:
Şiir: Şiirler
Oyun: Gölgeler, O Böyle İstemezdi
CAHİT SITKI TARANCI (1910-1956)
Otuz Beş Yaş, Desem ki ve Gün Eksilmesin Penceremden şiirleriyle tanınır.
Şiirlerinin çoğunda ölüm konusunu işlemiştir.
Romantizm ve sembolizmden etkilenmiştir.
Hece ölçüsüyle yazdığı şiirleri de serbest şiirleri de vardır.
Şiirde biçime, kafiyeye ve ahenge önem vermiştir.
Eserleri:
Şiir: Otuz Beş Yaş, Düşten Güzel, Ömrümde Sükût, Sonrası
Mektup: Ziya’ya Mektuplar
ASAF HALET ÇELEBİ (1907-1958)
Hiçbir akıma girmeyen kendine has bir şairdir.
Gençlik yıllarında divan edebiyatından etkilendi. Gazeller ve rubailer yazdı.
1937′den sonra serbest ölçü kullanmaya ve Batı şiirinin tekniklerine yönelmeye başladı.
Şiirlerinde dinlerden, ideolojilerden, toplumsal olaylardan çok Anadolu-İran-Hindistan çizgisi üzerinde uzanan bir yaşamın görünümlerini sesler aracılığıyla dile getirdi.
Eserleri:
Şiir: He, Lâmelif, Om Mani Padme Hum
Yedi Meşaleciler
1928 yılında ortaya çıkan bu topluluk, şiir ve yazılarını “Yedi Meşale” adlı kitapta toplamışlardır.
Türkiye’de Cumhuriyet döneminde “sanat sanat içindir” deyip öz şiir anlayışını benimseyen ilk grup Yedi Meşaleciler’dir. Şiirlerini Yedi Meşale adlı bir kitapta toplayan Muammer Lütfi Bahşi, Sabri Esat Siyavuşgil, Yaşar Nabi Nayır, Vasfi Mahir Kocatürk, Cevdet Kudret Solok, Ziya Osman Saba ve Kenan Hulusi Koray adlı gençlerin oluşturduğu bir harekettir. Bunlar eserlerini “Meşale” adlı bir dergide yayınlıyor ve bunlara Ahmet Haşim de yazılar gönderiyordu. Bu grup artık Ayşe, Fatma edebiyatından bıktıklarını ilan ediyor ve ne olduğu çok da açık seçik belirtilmeyen ancak Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati şiir anlayışlarına yakın duran ve bunların devamı olduğunu gösteren şiirler yazıyorlardı.
Bu sanatçılara göre şiir hiçbir fikir ve ideolojinin hizmetinde kullanılamazdı. Gerçek şiir, sanat için yazılan, samimi ve yenilik dolu olan şiirdir.
Yedi Meşale’nin Mukaddimesi: “Bu eser size her türlü müşkülata rağmen yalnız sanat aşkıyla çalışan birkaç gencin bir senelik edebi mahsulünü takdim ediyor.” diye başlar.
Mukaddimede gençler, kendilerinin de zamanla önemsiz kalacaklarını, buna rağmen taklitçi edebiyattan kurtulmak için vazifeye atıldıklarını belirtirler.
Yedi Meşalecilerin Özellikleri:
-
· Dünün mızmız ve soluk hisleri ve Ayşe Fatma terennümleri terk edilecek.
-
· Yalnız duygular ifade edilecek.
-
· Şiirin konu ve temaları genişletilecek.
-
· Yıllardır değiştire değiştire verilen fikir ve konulardan vazgeçilecek.
-
· Şiirde canlılık samimiyet ve yenilik esas olacak.
-
· Gerçek bir sanat eseri meydana getirmek için şiirlerde sanat ve inceliğe dikkat edilecektir.
-
· Bu önsöz, edebi bir tatminsizlik ve mevcut edebiyattan bıkış ile edebiyatın bozulduğu bittiği hakkında, hemen her devirde söylenegelen sözlere bir tepkiden ibarettir. Bu ifadelerin çoğu Abdülhak Hamid ve Recaizade Mahmut Ekrem’in şiirin hiçbir şekilde sınırlandırılmayacağını anlatan yazı ve şiirlerini andırır.
-
· Bu şairler Türk edebiyatından Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati şairlerinin etkisinde kalmışlardır. Bu hareket fazla uzun sürmez. Yedi Meşale’yi çıkaran gençlerin çoğunda şiir faaliyeti bir gençlik hevesi olarak kalır.
Bu topluluğun edebiyat anlayışını şöyle özetleyebiliriz:
-
· Sanat, sanat için olmalıdır.
-
· Edebiyatta taklitten kaçınılmalı, daima yenilik, içtenlik, canlılık aranmalıdır.
-
· Batılı ilkelerle sanat yapılmalı, geleneksel temalar yerine yeni temalar bulunmalıdır.
-
· Şiirde konu zenginliği sağlamak için hayalden yararlanılmalıdır.
-
· Şiirde hece ölçüsünü kullanmışlardır.
-
· Çarpıcı imge ve benzetmelerle zenginleştirdikleri şiirleri, ustalıkla yapılmış birer tablo değeri taşır.
-
· Fransız sembolistlerin etkisinde kalmışlardır.
-
· Edebiyatımızda kısa süreli bir yankı uyandıran Yedi Meşaleciler, hedeflerine gerçekleştiremeden dağılmışlardır.
-
Topluluğun Sanatçıları:
SABRİ ESAD SİYAVUŞGİL (1907-1968)
İlgi çeken ev içi eşya ve tasvirlerinden sonra özellikle çevirileri ve edebiyatı yakından takip eden denemeleriyle edebiyatla olan bağlantısını sürdürdü.
Psikoloji profesörü olarak ilmi çalışmalara kendisini verdi. Şiirlerini Odalar ve Sofalar adlı kitapta topladı.
Sanat hayatına şiirler yazarak başladı.
Empresyonist bir ressam tutumuyla eşya ve görünüm tasvirlerinde canlı şiirler yazmıştır.
Bir süre çeşitli gazetelerde fıkra yazarlığı, tiyatro eleştirmenliği yapmıştır.
Önemli çeviriler de yapmıştır.
Şiir: Odalar ve Sofalar
İnceleme: İstanbul’da Karagöz ve Karagözde İstanbul, Psikoloji ve Terbiye Bahisleri, Karagöz, Folklor ve Milli Hayat, Roman ve Okuyucu
YAŞAR NABİ NAYIR (1908-1981)
Şiirlerini Kahramanlar ve Onar Mısra adlı kitaplarda topladı ve diğer edebiyat türlerinde eserler verdi.
1933 yılında çıkarmaya başladığı Varlık dergisini ömür boyu devam ettirdi. Bu dergi Türk edebiyatının gelişmesinde, yeni kabiliyetlerin yetişmesinde ve tanıtılmasında önemli rol oynadı. Ayrıca Varlık yayınlarıyla da bir edebiyat kütüphanesi kurdu.
Kendi adıyla ya da Muzaffer Reşit takma adıyla derlediği, hazırladığı antoloji ve tanıtma kitaplarının sayısı altmışı geçer. Bir ara yalnız çağdaş dünya edebiyatını konu edinmiş, aylık Cep dergisini çıkardı.
Asıl ününü yayıncılıkla sağlamıştır.
Şiir: Onar Mısra, Kahramanlar
Öykü: Sevi Çıkmazı
Roman: Âdem ile Havva, Bir Kadın Söylüyor
Tiyatro: Köyün Namusu, Mete, İnkılâp Çocukları, Beş Devir
MUAMMER LÜTFİ BAHŞİ (1903-1947)
İlk şiirlerinde aruz ölçüsünü kullandıktan sonra heceye yönelmiş, sonra serbest nazımda karar kılmıştır.
Şiirlerinde genellikle milli konuları işlemiştir.
Yedi Meşale Topluluğu’nun en az tanınan şairidir.
1928’de Meşale dergisinin kapanması üzerine topluluk da dağılmış; Yedi Meşaleciler 1933’te Varlık Dergisi’nde tekrar birleştirmişlerdir. Ancak diğer üyelerin dünyalarının uzağında kalan Muammer Lütfi onlar arasında yer almamıştır.
Yedi Meşalede çıkan şiirlerinden başka, şiirlerine dönemin tanınmış dergilerinde rastlanmamış ve şiirlerini kitaplaştırmamıştır.
Topluluğun dağılmasından sonra bütünüyle edebiyattan koptu.
VASFİ MAHİR KOCATÜRK (1907-1961)
Şiirlerini Tunç Sesleri, Geçmiş Geceler, Bizim Türküler, Ergenekon adlı kitaplarda topladı.
Asıl çalışmasını edebiyat tarihi ve incelemesine ayırdı.
Halk şiiri biçim özelliklerinden yararlanarak hece ölçüsüyle vatan, millet sevgisi, ulusal bilinç, kahramanlık, fedakârlık konularını işledi.
Epik şiirleriyle tanınmıştır.
Manzum oyunlar da yazmıştır.
Bir sanatçı olmaktan çok edebiyatla ilgili kitap ve araştırmalarıyla tanınmıştır.
Şiir: Tunç Sesleri, Geçmiş Geceler, Ergenekon, Bizim Türküler, Hayat Şarkıları, Dağların Derdi
Oyun: Yaman, On İnkılâp, Sanatkâr
Araştırma-İnceleme: Saz Şiiri Antolojisi, Türk Edebiyatı Antolojisi, Türk Nesir Antolojisi, Meşhur Beyitler, Türk Edebiyatı Tarihi…
CEVDET KUDRET SOLOK (1907-1992)
Birinci Perde adlı kitabında şiirlerini topladı.
Roman ve tiyatro türlerinde de eser veren Cevdet Kudret, okul kitapları ve edebiyat tarihimizle ilgili ciddi eserler yazdı.
Edebiyata şiirle başlamış; daha sonra öykü, roman ve tiyatro türünde eser vermiştir.
Şiirlerinde bireysel duygular, özlem, yalnızlık, kıskançlık gibi konuları işlemiştir.
Romanlarında daha çok kendi yaşamını anlatmıştır.
Edebiyatla ilgili önemli inceleme ve araştırmaları vardır. Dil üzerine denemeler de yazmıştır.
Şiir: Birinci Perde
Öykü: Sokak
Tiyatro: Tersine Akan Nehir, Rüya İçinde Rüya, Danyal ve Sara, Kurtlar
Roman: Havada Bulut Yok, Karıncayı Tanırsınız, Sınıf Arkadaşları
Araştırma: Edebiyat Bilgileri, Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman, Orta Oyunu, Karagöz
Deneme: Dilleri Var Bizim Dile Benzemez
ZİYA OSMAN SABA (1910-1957)
Grubun şiire en sadık şahsiyeti oldu.
Sebil ve Güvercinler, Geçen Zaman, Nefes Almak adlı kitaplarında şiirlerini toplayan Ziya Osman Saba hikâyeler de yazmıştır.
Özellikle ev içi şiirler yazdı ve kendisinden daha kabiliyetli bir başka şaire, Behçet Necatigil’e örnek oldu.
Şair yalnızlık duygusunu ve hatıraları şiirlerinde başarıyla dile getirir.
Şiirlerinde anılara düşkünlük, çocukluk özlemi, ev-aile sevgisi, yoksul yaşamalara karşı utanç ve acıma, Allah’a kulluk, kadere boyun eğiş, küçük mutluluklarla yetinme, ölüm yakınlığı, öte dünya özlemi gibi konuları işledi.
Heceyi, duraklarında değişiklik yapmadan kılınır.
Serbest şiir örnekleri de vermiştir.
Ziya Osman, bütün insanların mutlu olduğu ve herkesin hoşgörü içinde yaşadığı bir dünya özlemiyle yaşar. Bu yönüyle Yunus Emre ve Mevla’na geleneğinin modern çağdaki sesidir.
Gözlemci ve dışa vurumcu bir tarzı benimsemiştir.
Hikâyelerinde de genellikle bir anı karakteri vardır.
Şiir: Sebil ve Güvercinler, Nefes Almak, Geçen Zaman
Öykü: Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi, Değişen İstanbul
KENAN HULUSİ KORAY (1906-1944)
Edebiyat dünyasına adım atması öğrencilik yıllarına denk düşer.
“Servet-i Fünun” dergisinde yayınlanan ilk hikâyelerinin ardından, aynı dergiye yazan diğer altı arkadaşı ile birlikte, edebiyatımızda “Yedi Meşaleciler” diye anılan topluluğu oluşturdular.
İçlerindeki tek hikâye yazarıdır.
Yaşadığı sürede beş hikâye kitabı yayınlamış, “Osmanoflar” romanı ve kısa hikâyelerinin birçoğu gazete sayfalarında kaybolup gitmiştir.
Gazeteciliğinin de etkisiyle küçük hikâye tarzını benimseyen sanatçı, Cumhuriyet döneminde korku türünde örnekler veren ilk hikâyecidir.
“Hikâyeleriyle önem kazanan sanatçı, küçük hikâye tarzını benimsemiştir.
İlkin ahenkli, şiirsel öyküler yazmış; daha sonra gerçekçi öyküye yönelmiştir. Halkı, işçiyi, köylüyü konu edinmiştir. Psikolojik konularda da öykü yazmıştır.
Cumhuriyet Döneminde korku türünde örnekler veren ilk hikâyecidir. “Bahar Hikâyeleri” adlı eserindeki bazı öykülerinde “korku” ve “esrar” temasını işlemiştir.
Öykü: Bir Yudum Su, Bahar Hikâyeleri, Bir Otelde Yedi Kişi, Son Öpüş (uzun hikâye)
Roman: Osmanoflar
Serbest Nazım ve Toplumcu Şiir (1920 – 1960)
Serbest Nazım: Genellikle ölçü ve kafiyeye bağlı bulunmayan, dizelerindeki hece sayısı değişik olan şiirlerdir. Servet-i Fünûn’dan sonra kullanılmaya başlanan bu nazım şekli günümüzde çok yaygınlaşmıştır. Ölçü ve kafiye şiire ahenk verir. Serbest nazımlarda ise bu ahenk aliterasyon ve asonanslarla sağlanır.
Serbest nazmın, şairlerin kullanışlarına göre pek çok çeşitleri vardır. Bunun için de henüz belirginleşmiş bir kuralı yoktur.
Toplumcu Şiir: Halkı ve halkın sorunlarını anlatan şiir türüdür. Nazım Hikmet ve Rıfat Ilgaz’ın şiirleri buna örnektir. Yirminci yüzyılın başlarında, neredeyse tüm dünyada eş zamanlı olarak gelişen siyasal ve toplumsal hareketlere bağlı olarak yeni bir edebiyat akımı doğar.
Toplumsal gerçekçilik ya da sosyalist gerçekçilik adı verilen bu akım; şiirden, edebiyatın ve sanatın her alanına kadar geniş bir yelpazede etkisini gösterir. Emekçilerin sorunlarını, emek-sermaye çelişkisini ve yaşamsal kaygılarını konu alan bu akım, “toplum için sanat” görüşünü temsil eder.
Serbest Nazım ve Toplumcu Şiirin Özellikleri:
-
Pragmatik, yani çıkarcı şiirdir.
-
Şiir tezlidir, savunulan bir görüş vardır ve bu görüş kendini şiirde belli eder.
-
Şair, toplumun bir parçası olduğu için şiirlerini toplumsal bir kaygı ile yazmalıdır.
-
Şair ancak toplum şiirleri yazarak kendini geliştirebilir. Bireysellikten önce kolektiflik vardır.
-
Dilin harekete geçiren gücünden, etkisinden yararlanılmıştır.
-
Söylev üslubundan yararlanılmıştır.
-
Geniş kitlelere hitap etmek, onları harekete geçirmek için yazılmıştır.
-
Şiirde biçimden çok içeriğe önem vermişler bu sebeple de ölçüsüz, kafiyesiz şiirler yazmışlardır.
-
Gelecekçilik (Fütürizm) akımından etkilenmişlerdir.
Gelecekçilik (Fütürizm): 20. yüzyılın başlarında İtalya’da ortaya çıkan bu akımın sanatçıları, şiirde temel öğelerin cesaret, isyan ve cüret olduğunu savunmuşlardır. Edebiyatın durgun değil hareketli, barışçıl değil kavgacıl olmasını istemişlerdir. Savaşı övmüşler ve geçmişi kötülemişlerdir. Türk Edebiyatında Nazım Hikmet, ünlü Rus şairi gelecekçi Mayokovski’den etkilenmiştir.
Serbest Nazım ve Toplumcu Şiirin Önemli Temsilcileri
NAZIM HİKMET (1902 – 1963)
Toplumcu gerçekçi edebiyatın öncüsü olup, ilk şiirlerini ölçülü ve uyaklı yazmıştır.
Rusya’daki öğrenim yıllarında Fütürist şair Mayakovski’nin sanat görüşünü benimsemiş, ölçülü ve uyaklı şiiri bırakmıştır.
Rusya’dan döndükten sonra öz, biçim ve tema bakımından yeni şiirleriyle serbest nazmın ve toplumcu şiirin ilk örneklerini vermiş; bu yönüyle pek çok şairi etkilemiştir.
Şiir dışında roman, tiyatro, masal, mektup gibi türlerde eserler vermiştir.
“Memleketimden İnsan Manzaraları” ve Kuruluş Savaşı’nı anlattığı “Kuvayı Milliye Destanı” önemli eserlerindendir.
Eserleri:
Şiir: 835 Satır, Jokond ile Si-Ya-u, Memleketimden İnsan Manzaraları, Kuvayı Milliye Destanı
Tiyatro: Kafatası, Yusuf ile Menofis
Roman: Kan Konuşmaz
Masal: Sevdalı Bulut
Mektup: Kemal Tahir’e Mahpushaneden Mektuplar
RIFAT ILGAZ (1911 – 1993)
Toplumcu gerçekçi bir şair ve yazardır.
Özellikle 1940’lı yıllarda yoksulların yaşamlarını anlattığı şiirleriyle, toplumcu gerçekçi şairlerin önemli temsilcilerindedir.
“Markopaşa” dergisinde mizahi yazılar yazmıştır.
En önemli eserlerinden olan Hababam Sınıfı, başlangıçta tiyatro olarak yayımlanmıştır.
Eserleri:
Şiir: Sınıf, Yaşadıkça, Devam, Bütün Şiirleri
Roman: Karartma Geceleri, Sarı Yazma
Mizahi Hikâyeler: Don Kişot İstanbul’da, Radarın Anahtarı
Mizahi Romanlar: Hababam Sınıfı, Pijamalılar
CEYHUN ATUF KANSU (1919 – 1978)
Önceleri halk şiirinden etkilenen şair, 1940’lı yıllarda toplumcu gerçekçi şiire katılarak serbest şiirler yazmaya başlamıştır.
Şiirleri dışında makale, hikâye, deneme türlerinde de yazan sanatçı, “Dünyanın Bütün Çiçekleri”, “Kızamuk Ağıdı” adlı şiirleriyle sevilmiştir.
Eserleri:
Şiir: Bağbozumu Sofrası, Bağımsızlık Gülü, Sakarya Meydan Savaşı, Yanık Hava
ERCÜMENT BEHZAT LAV (1903 – 1984)
İlk şiir kitaplarını 1930’lu yılların başında yayımlayarak adını duyuran şair ölçülü, uyaklı şiire karşı çıkışıyla dikkati çekmiştir.
Fütürizmin ilk temsilcisidir.
Gerçeküstücülükten başlayarak değişik şiir akımlarını deneyen şair, şiirimize alaysılamayı getiren ilk şair olma özelliğini taşır.
Eserleri:
Şiir: S.O.S, Kaos, Açıl Kilidim Açıl, Mau Mau, Üç Anadolu
HASAN İZZETTİN DİNAMO (1909 – 1989)
İlk şiirlerinde Faruk Nafiz’in etkisinde kalan sanatçı daha sonra Nazım Hikmet’in etkisinde kalmıştır.
Marksist anlayışla şiirler yazmıştır.
Toplumcu gerçekçi bir sanatçıdır.
Eserleri:
Şiir: Adsız Kitap, Deniz Feneri, Karacaahmet Senfonisi, Özgürlük Türküsü, Mapusanemden Şiirler, Sürgün Şiirleri, Gecekondumdan Şiirler, Kavga Şiirleri, Çoban Şiirleri, Tuyuglar, Nazım’dan Meltemler
HASAN HÜSEYİN (1927 – 1984)
Önce, kullandığı dil ve şiir dünyasını algılaması bakımından Attila İlhan’ın etkisinde kalmışsa da giderek kendi söyleyişini bulmuştur.
“Kavel”, “Kızılırmak”, “Temmuz Bildirisi” adlı şiir kitaplarıyla toplumcu şiirde yeni örnekler vermiştir.
Toplumcu gerçekçidir.
Eserleri:
Şiir: Kızılkuğu, Ağlasın Ay Şafağı, Oğlak, Acıyı Bal Eyledik, Kelepçenin Karasında Bir Ak Güvercin, Ka- vel, Kızılırmak, Temmuz Bildirisi
AHMET ARİF (1927 – 1991)
Toplumcu gerçekçi şairler arasındadır.
Anadolu insanını anlatmıştır.
Doğu Anadolu insanının sorunlarını ele almıştır.
Marksist bir anlayışa sahiptir.
Halk türkü, ağıt ve masalların hem içli, hem gür sesi ve özüyle beslenmiştir.
Eseri:
Şiir: Hasretinden Prangalar Eskittim
ÖZDEMİR İNCE (1936 – …)
İlk şiiri 1954’te “Kaynak” dergisinde yayınlandı.
Pazar Postası, Türk Dili, Değişim, Dost, Şiir Sanatı, Papirüs, Soyut, Türkiye Yazıları, Milliyet Sanat, Yusufçuk, Adam Sanat gibi dergilerde yayınlanan şiirleriyle tanındı.
Şiir üzerine kuramsal yazılar ve değişik konularda denemeler, eleştirel denemeler yazdı.
Eserleri:
Şiir: Kargı, Tutanaklar, Kiraz Zamanı, Karşı Yazgı, Rüzgâra Yazılıdır, Elmanın Tarihi, Kentler, Yedi Der-yalar Geçsen, Siyasetname, Eski Şiirler, Canyelekleri Tavandadır, Hayat Bilgisi, Zorba ve Ozan, Başak ile Terazi, Burçlar Kuşağı, Güneş Saati, Gürlevik, Yazın Sesi, Uykusuzluk, Mani Hayy, Evren Ağacı, Bütün şiirleri (Tekvin, Delta, Tohum Ölürse, Yağmur Taşı)
Düzyazı: Şiir ve Gerçeklik, Söz ve Yazı, Tabula Rasa, Dinozorca, Yazınsal Söylem Üzerine, Tarih Affetmez, Çile Törenleri, Bu Ne Biçim Memleket, Yaşasın Cumhuriyet
CAN YÜCEL (1926 – 1999)
Hasan Ali Yücel’in oğludur.
Modern şiirimizde hiciv ustalarından biridir.
İlk kitabı “Yazma”dan sonra uzun bir süre biçim arayışlarıyla oyalanmıştır.
Şairliğini külhanca raconlarından yararlanarak siyasal inançlarıyla yoğurmuştur.
Eserleri:
Şiir: Sevgi Duvarı, Bir Siyasinin Şiirleri, Ölüm ve Oğlum, Şiir Alayı, Canfeda, Çok Bi Çocuk, Kısa Devre, Kuzgunun Yavrusu, Gece Vardiyası, Gezintiler, Maaile, Seke Seke, Alavara, Mekânım Datça Olsun, Güle Güle-Seslerin Sessizliği
Milli Edebiyat Zevk ve Anlayışını Sürdüren Şiir
Cumhuriyet dönemi saf şiirini andırır. Tema yönünden onlardan ayrılır. Kaynağı halk şiiri olup genellikle vatan ve millet sevgisini işler. Memleketçi bir şiir anlayışı hâkimdir.
Milli Edebiyat zevk ve anlayışını sürdüren şiirin özellikleri:
-
Kurtuluş Savaşı’nın etkilerinin sürdüğü dönemde ortaya çıkmış, dünyadaki milliyetçilik akımından etkilenmiştir.
-
Milliyetçi bir yapısının olması nedeniyle Türk diline büyük önem verilmiştir.
-
Yabancı dillerin dil kuralları terk edilmiştir.
-
Yabancı sözcükler yerine mümkün olduğunda Türkçe karşılıkları kullanılmıştır.
-
Hece vezni kullanılmıştır.
-
Millî konulara yer verilmiştir, millî hisler ön plândadır.
-
Sözcükler ilk anlamlarıyla kullanılır.
-
Şiirlerde halk arasından seçilmiş sıradan insanlar vardır.
-
Şairler şiirlerini, Kültür Haftası, Hisar, Çınaraltı gibi dergilerde yayımlamışlardır.
Milli edebiyat zevk ve anlayışını sürdüren şiirin tema ve içerik bakımından Halk şiiri ve Millî edebiyat dönemi şiiriyle benzer ve farklı özelliklere göre karşılaştıracak olursak;
-
Milli edebiyat zevk ve anlayışını sürdüren şiirlerde genellikle bireysel nitelikli konular işlenmiş gibi görünse de aslında şairler bireysel olarak çıktıkları yolda milli ve yerli konuları ve manzaraları işlemişlerdir.
-
Halk şiiri ve Millî edebiyat dönemi şiirleriyle Milli edebiyat zevk ve anlayışını sürdüren şiir benzer temalar etrafında şiirler yazılmıştır.
-
Şiirlerde hece ölçüsü ve ahenk unsurları başarıyla kullanılmıştır.
-
Şiirlerde hemen hemen aynı edebî sanatlar kullanılmıştır.
-
Milli edebiyat zevk ve anlayışını sürdüren şairler birer dergi etrafında kümelenmişlerdir.
-
Milli edebiyat zevk ve anlayışını sürdüren şairler, batı edebiyatçılarından diğerlerine göre daha fazla etkilenmişlerdir.
Milli Edebiyat Zevk ve Anlayışını Sürdüren Şairler ve Edebi Topluluklar
AHMET KUTSİ TECER (1901-1967)
“Neredesin?” şiiriyle tanınmış ve sevilmiştir.
Şair ve oyun yazarıdır.
Halk şiiri geleneğine bağlı bir şairidir; Âşık Veysel’i edebiyat dünyamıza o tanıtmıştır.
Eserleri:
Şiir: Şiirler
Oyunları: Koçyiğit Köroğlu, Köşebaşı
ARİF NİHAT ASYA (1904-1975)
“Bayrak Şairi” olarak bilinir.
Hece ve aruzu kullandığı şiirlerin yanı sıra serbest şiirler de yazmıştır.
Dini ve millî duyguları, kahramanlıkları sade bir dille şiirleştirmiştir.
Rubai türünün son ustalarındandır.
Eserleri:
Şiir: Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor, Kıbrıs Rubaileri, Köprü
Mensur Şiir: Yastığımın Rüyası, Ayetler
Düzyazı: Kanatlar ve Gagalar, Terazi Kendini Tartmaz
KEMALETTİN KAMU (1901-1948)
Vatan sevgisini, aşk, gurbet ve doğa sevgisini işlediği şiirleriyle tanınır.
“Bingöl Çobanları” adlı pastoral şiiri oldukça ünlüdür.
Eserleri:
Şiir: Gurbet, Bingöl Çobanları
ÖMER BEDRETTİN UŞAKLI (1904-1946)
Hece ölçüsüyle şiirler yazmıştır.
Anadolu’yu, tarihi, deniz güzelliklerini işlemiştir.
Eserleri:
Şiir: Deniz Sarhoşları, Yayla Dumanı, Sarıkız Mermerleri
ORHAN ŞAİK GÖKYAY (1902-1994)
Önceleri âşık tarzına uygun, çoğunlukla ulusal konuları işleyen lirik şiirler yazdı.
1940’lardan sonra edebiyat tarihi, folklor ve halk edebiyatı araştırmalarına yöneldi.
Eserleri:
Şiir: Bu Vatan Kimin?
Düzyazı: Dedem Korkut’un Kitabı, Kâtip Çelebi’den Seçmeler, Destursuz Bağa Girenler
ZEKİ ÖMER DEFNE (1903-1992)
Halk Edebiyatı geleneklerine bağlı ve hece ölçüsünde çağdaş şiirler yazdı.
Anadolu’yu şiirlerinin ana teması olarak aldı. Yurt güzellemeleriyle tanındı.
Eserleri:
Şiir: Denizden Çalınmış Ülke, Sessiz Nehir, Kardelenler
BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR (1908-1969)
Halk şiiri biçim özellikleriyle şiirler yazmıştır.
Atatürk’e ve cumhuriyete olan sevgisini anlatmıştır.
“Ankaralı Âşık Ömer” takma adıyla şiirler de yazmıştır.
Eserleri:
Şiir: Erciyes’ten Kopan Çığ, Burada Bir Kalp Çarpıyor, Benden İçeri
HÜSEYİN NİHAL ATSIZ (1905-1975)
Şiir, roman ve araştırma alanlarında eser vermişlerdir.
Türkçülük akımının önemli temsilcilerindedir. Türkçülük akımını destekleyen Atsız Mecmua, Orhun, Orkun, Ötüken gibi dergiler çıkarmış. Düşüncelerini bu dergilerde ortaya koymuştur.
Tarihi romanlar yazmıştır.
Romanlarında efsane mitos, destan geleneğinden yararlanmıştır. Göktürk dönemini yalın bir dille anlatmıştır.
Eserleri
Roman: Bozkurtların Ölümü, Bozkurtlar Diriliyor, Ruh Adam, Deli Kurt, Dalkavuklar Gecesi
NECMETTİN HALİL ONAN (1902-1968)
Şiire aruz ölçüsü ile başlamıştır.
Bireysel veya milli duygularla örülü hece şiirleriyle tanındı.
Milli Edebiyat hareketinin geliştiği sırada yetişen şair, şiirlerinde bireysel duygulanışlarıyla, ulusal duyguları birlikte işlemiştir.
“Bir Yolcuya” şiiri hamaset edebiyatının en güzel örneklerindendir.
Eserleri
Şiir: Çakıl Taşları, Bir Yudum Daha
Roman: İşleyen Yara, Kolejli Nereye
Araştırma: İzahlı Divan Şiiri Antolojisi
ŞÜKUFE NİHAL BAŞAR (1896-1973)
İlk şiirlerinde aruz ölçüsünü kullandı. Sonra Milli Edebiyat akımını benimseyerek hece ölçüsüne döndü.
Şiirlerinde romantik duyguları, hikâye ve romanlarında ise toplum sorunlarını, kadın problemlerini işledi.
Eserleri
Şiir: Yıldızlar ve Gölgeler, Hazan Rüzgârları, Gayya, Su, Şile Yolları, Sabah Kuşları, Yerden Göğe
Hikâye: Tevekkülün Cezası
Roman: Renksiz Istırap, Yakut Kayalar, Çöl Güneşi, Yalnız Dönüyorum, Domaniç Dağlarının Yolcusu, Çölde Sabah Oluyor
Gezi: Finlandiya
BEŞ HECECİLER
Milli Edebiyat döneminde ortaya çıkan “Beş Hececiler” de Milli Edebiyat zevk ve anlayışını sürdüren edebi gruplar arasında sayılır. Halit Fahri Ozansoy, Enis Behiç Koryürek, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon ve Faruk Nafiz Çamlıbel’in oluşturduğu bu grubun kaynağı halk şiiri olup genellikle vatan ve millet sevgisini işlerler. Bu akımda Memleketçi bir şiir anlayışı hâkimdir.
HİSARCILAR
1950’lerde “Hisar” dergisi etrafında toplanan Munis Faik Ozansoy, İlhan Geçer, Mehmet Çınarlı, Gültekin Samanoğlu, Mustafa Necati Karaer, Yavuz Bülent Bakiler gibi sanatçıların oluşturduğu edebi topluluktur. Hisarcılar da “Milli Edebiyat Zevk ve Anlayışını Sürdüren Şiir” akımından sayılır.
Garipçiler (Birinci Yeniciler)
Garipçiler; Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat Horozcu’nun oluşturduğu bir topluluktur. 1941 yılında Orhan Veli, Oktay Rıfat, Melih Cevdet “Garip” adlı ortak bir kitap yayımladılar. Şiirle ilgili görüşlerini bu yapıtın ön sözünde açıkladılar. Bu ön sözde yerleşik şiir anlayışına meydan okuduklarını açıkladılar.
Onlara göre şiir, her yerde görülen basit şeyleri anlatmalıydı. Alaycı ve nükteciydiler. Aydınları bırakıp halka yöneldiler. Şiirde, ölçü, kafiye, bent gibi durumlar yok sayılmıştır. Serbest şiir egemen olmuştur.
Dil, sürekli bir özleşme ve arınma çabasındadır. Roman ve hikâyede serim, düğüm, sonuç bölümleri umursanmamıştır. Şairaneliğe kaçmadan, mecazsız yazdılar. Soyut temalar yerine ekmek derdi, günlük şeyler işlendi. “ Konunun bayağısı yoktur, ancak işleyişte bayağılık vardır.” diye düşünürler. En çok görülen temalar: yaşama sevinci, tabiat sevgisi, çocukluğa dönüş, ölüm, insan sevgisi, aşktır.
1941 yılından sonra Türk şiirinde görülen ve öncülüğünü Orhan Veli, Melih Cevdet, Oktay Rifat üçlüsünün yaptığı edebiyat akımıdır. Bu üç şair, şiirde sürüp gitmekte olan aşırı duygusallığa, şairaneliğe, basmakalıp söyleyişe baş kaldıran şiirlerini toplayarak Garip adında bir kitap yayımladılar.
Daha sonra “Birinci Yeni” olarak adlandırılmıştır. Bu akım, Orhan Veli’nin 1950 yılındaki beklenmedik ölümüyle sona ermiştir.
Garip akımının (Birinci Yenicilerin) özellikleri:
-
Şiirde her türlü kurala ve belirli kalıplara karşı çıkmışlardır.
-
Şiirde ölçü, kafiye ve dörtlüğe karşı çıkmışlardır.
-
Şiirde şairaneliği, mecazlı söyleyiş ve sanatları kabul etmediler.
-
Süslü, sanatlı dile karşı çıkıp sade bir dil kullandılar.
-
Şiirde o güne kadar işlenmedik konuları ele aldılar.
-
Konuşma dili ile günlük sıradan konuları işlediler.
-
İşledikleri konular günlük hayattan sıradan insanların problemleri, yaşama sevinci ve hayattaki bazı garipliklerdir.
-
Halk deyişlerinden yararlanmışlar, toplumsal yergiye yer vermişlerdir.
-
Şiirde anlaşılmazlık dışlanmış ve anlam, şiirin en önemli niteliği olarak öne çıkarılmıştır. “Şiir, bir bütün hususiyeti edasında olan bir söz sanatıdır ve her şeyden önce manadan ibarettir.”
-
İlk çağlarda “İkinci dizenin daha kolay hatırlanması için bir araç olarak kullanıldığına inandıkları ölçü ve uyağı şiirden dışlamış. “Hece ölçüsü de aruz ölçüsü de gereksizdir.” felsefesini ilke edinmişlerdir. Serbest şiir benimsenmiştir.
-
Şiirde “tarihinin aç gözünü doyurmuş olan edebi sanatlara” artık gerek olmadığını savunmuşlardır. Onlara göre her türlü söz ve anlatım sanatı bırakılmalıdır.
-
Kişiler dünyasını sıradan insanlar veya küçük insan tipi oluşturur.
-
“Şiir halka seslenmelidir” anlayışıyla sokağı ve günlük yaşamdaki her şeyi şiire aktardılar.
-
Sürrealizm ve dadaizmden etkilenen sanatçılar bilinçaltı, düşler ve çocukluk heyecanları gibi konuları sık kullanmışlardır. Kuralsızlığı kural edinmişlerdir.
-
Şairanenilikten kaçınmışlar, günlük konuşma dilini (sade bir dili) kullanmışlardır.
-
Şiirin müzik, resim gibi sanatlarla olan ilişkisine son vermişlerdir.
-
İroni ve mizah Garipçilerin ayırıcı özelliklerindendir.
-
Siyaset dışı kalmışlardır.
-
“Şiir duyguya değil, akla seslenmelidir” görüşünü benimseyen sanatçılar, şiirin bütün geleneklerden uzaklaşması gerektiğini ifade etmişlerdir.
-
Bütün güzelliği öne çıkarılmıştır.
-
“Yaşama sevinci”ni dile getirmişlerdir.
-
Şiirde toplumsal aksaklıkları eleştirmişlerdir.
-
Söylev havasından uzaklaşmışlar, doğa betimlemelerine başvurmuşlardır.
-
Edebiyat eleştirmenlerinin değişik yorumlarına uğrayan Garip akımını Nurullah Ataç ve Sabahattin Eyüboğlu desteklemiş, Ahmet Hamdi Tanpınar ise şiirden uzaklaşma saymıştır.
Topluluğun Sanatçıları:
ORHAN VELİ KANIK (1914-1950)
Türk şiirinde iki arkadaşıyla birlikte büyük bir atılım yapmış, yeni bir anlayışın öncüsü olmuştur.
1941’de arkadaşlarıyla birlikte yayımladıkları Garip adlı şiir kitabı ve yazdığı önsöz, Türk şiirinde günden güne donmuş olan eski değerleri yıkmış, şiire başka bir açıdan bakılmasını sağlamıştır.
La Fontaine’den fabl çevirileri yapmıştır.
Şiire getirdiği ilkeler:
Ölçüye baş kaldırıp serbest yazmak,
Kafiyeyi şiir için gerekli görmekten vazgeçmek,
Şairane duyuları, parlak görüntüleri şiirden silmek,
Şiiri hayal gücünün kapalı duvarlarından kurtarıp gerçek hayata çıkarmak, yapmacıksız tabii bir söylentiyle, günlük yaşayış içinde halktan insanları yakalamak,
Her çeşit kelimeyi konuyu şiire sokmak, halk deyişlerinden yararlanmak ve toplumla ilgili yergiye yer vermektir.
Eserleri:
Şiir: Garip, Vazgeçemediğim, Destan Gibi, Yenisi, Karşı
Nesirleri: Sanat ve Edebiyatımız, Bindiğimiz Dal
OKTAY RİFAT HOROZCU (1914-1988)
Garip akımının temsilcilerindendir.
Başlangıçta, yeni bir hava içinde, güçlü aşk şiirleri; toplumcu sanat ilkesinden hareketle halk deyimi ve söyleyişlerinden masal ve tekerlemelerden faydalanarak başarılı taşlamalar; sosyal şiirler yazdı.
Perçemli Sokak adlı kitabıyla birlikte şiir anlayışında büyük değişiklik olmuş II. Yeni şiirine kaymıştır.
Eserleri:
Şiir: Yaşayıp Ölmek, Aşk ve Avarelik Üzerine Şiirler, Güzelleme, Karga İle Tilki, Aşk Merdiveni, Denize Doğru Konuşma, Dilsiz ve Çıplak, Koca Bir Yaz
MELİH CEVDET ANDAY (1915-2002)
Garip akımının temsilcilerindendir.
Şiirlerinde toplumsal gerçekliği inceler.
Daha sonra ilk şiirlerindeki romantizmden sıyrılarak duygulardan çok aklın egemenliğine, güzel günlerin özlemine bırakır.
Söz oyunlarında arınmış yalın bir dil vardır. Düz yazılarında ise yoğun bir düşünce, şiirsel, esprili, özlü bir dil vardır.
Fıkra, makale, gezi, roman, tiyatro ve şiir yazmıştır. Çeviriler de yapmıştır.
Eserleri:
Şiir: Garip, Rahatı Kaçan Ağaç, Telgrafname, Yanyana
Garip Dışında Yeniliği Sürdüren Şiir
Garip Hareketi’nin etkisinin sürdüğü yıllarda şiiri onlar kadar bayağılaştırmak istemeyen, her biri kendine özgü şiir tarzını oluşturmuş aşağıdaki şairler şiirdeki lirizmi kaybetmeden yeniliği sürdürmüşlerdir.
Bu şairler Garip, İkinci Yeni gibi topluluklara katılmamış, görüş ve ideolojilerini şiirlerine temel yapmamışlardır. Şiirlerinde yeni bir dil, üslup ve bakış açısı aramışlar ve kendi tarzlarını yenileme ve değiştirme ihtiyacı hissetmişlerdir.
Bu şiir anlayışının başlıca temsilcileri şunlardır:
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA (1914-2008)
Cumhuriyet döneminin önemli şairlerinden olan Fazıl Hüsnü, öğrenimini Anadolu’nun değişik yerlerinde sürdürmüş, subaylık yaptığı yıllarda ise Anadolu’yu daha iyi tanıma fırsatı bulmuştur. Sanatçı, iç ve dış gerçeklere bakarak, bilinçaltına yönelerek şiire yeni ürperişler getirir.
Şiirleri devamlı gelişme gösterir. Kurallı biçimlerden serbest biçimlere, anlamlı özlerden en yalın anlamlara varan şiir türlerini dener. Her şiirinde bir “yeni”yi dener gibidir. Genellikle epik-dramatik, lirik-didaktik ve toplumsal gerçekçi anlayıştadır. Şiir dili en son türetilen Türkçe sözcüklerle doludur.
Eserleri
Şiir: Havaya Çizilen Dünya, Çocuk ve Allah, Çakırın Destanı, Üç Şehitler Destanı, Türk Olmak, Yedi Memetler.
Düzyazı: İstiklal Savaşı – Samsun’dan Ankara’ya, İstiklal Savaşı – İnönüler, Sivaslı Karınca, İstanbul – Fetih Destanı, Anıtkabir, Asu, Delice Böcek, Batı Acısı, Çanakkale Destanı, Kubilay Destanı, 19 Mayıs Destanı, Hiroşima
BEHÇET NECATİGİL (1916-1979)
İlk şiirleri Varlık dergisinde çıkan öğretmen şair Behçet Necatigil, Cumhuriyet döneminin kendine özgü bir çizgisi olan şairlerindendir. Rahat, gösterişe kaçmayan, sembollere dayalı, şiir geleneklerini gözeten bir anlayıştadır, önce Garipçi çizgide yürüyen Necatigil, sonra onlardan ayrılmıştır.
Şiirlerinde kendi evinden başlayarak öteki evleri, sokağı, çevreyi, giderek dış dünyayı ve toplumu sorunlarıyla anlatmıştır.
Hem hece ölçüsüyle hem de serbest ölçüyle yazmıştır. İlk şiirleri anlamca açık, sonrakiler kapalıdır.
Şiir dışında inceleme, çeviri, radyo oyunu alanlarında da eserleri vardır.
Eserleri
Şiir: Kapalı Çarşı, Evler, Arada, İki Basma Yürümek, Çevre, Eski Toprak, Divançe
İnceleme: Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü, Edebiyatımızda Yazarlar Sözlüğü
CAHİT KÜLEBİ (1917-1997)
Öğretmenlik yaptığı yıllarda Anadolu’yu tanıyan Cahit Külebi, memleketçi şiirimize yeni bir ses getirmiştir,
Şiirlerinde derin bir Anadolu sevgisi vardır; İyimser, açık ve gerçekçi bir bakışla Anadolu’ya eğilmiştir. Şiirlerinde temiz bir Türkçe, Karacaoğlan’ı andıran bir içtenlik görülür.
Hayale pek yer vermez, gerçekçi bir anlayışla yazmıştır. Onu “gerçekçi – romantik” bir şair olarak niteleyebiliriz.
Eserleri
Şiir: Adamın Biri, Rüzgâr, Atatürk Kurtuluş Savaşı’nda, Yeşeren Otlar
SABAHATTİN KUDRET AKSAL (1920-1993)
Şiir ve öyküleriyle tanınır. Biçimi oldukça önemser.
Garipçilerden etkilendiği ilk şiirlerinden sonra, insanın evrendeki yerini, değerini aramaya çabaladığı felsefi düşünceleri içinde barındıran bir şiire yönelmiştir.
Eserleri
Şiir: Şarkılı Kahve, Gün Işığı, Duru Gök, Eşik
Öykü: Gazoz Ağacı
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU (1911-1975)
“D grubu” ressamları arasındadır. Ressam kişiliğinden gelen ögeler şiirlerinde önemli yer tutar. Ressamlığın verdiği bakış açısıyla adeta renklerle tablo çizmiştir.
Şiirlerinin sosyal içeriği de vardır. Anadolu insanının yoksul yaşamını anlatmıştır.
Halk edebiyatının masal, şiir, deyiş, gibi türlerine karşı duyduğu hayranlık şiirlerine yansımıştır; halk kültüründen esinlenmiştir. Şiirlerinde gözlemlerine de yer vermiştir.
Şiirlerinde biçim, ölçü, uyak kaygısı taşımamıştır. Şiirlerini doğal ve akıcı bir üslupla yazmıştır.
Gezi ve deneme türündeki yapıtlarında halk kültürü, halk sanatı konusundaki düşüncelerini ortaya koymuştur.
Eserleri
Şiir: Dol Karabakır Dol, Karadut, Tuz, Yaradan’a Mektuplar, Üçü Birden, Dördü Birden, Yaşadım
Düzyazı: Tezek, Delifişek, Canım Anadolu
ÖZDEMİR ASAF (1923-1981)
Şiirlerini döneminden ayrı bir dil ve söyleyiş tarzıyla yazmıştır.
Dize sayısını çoğu kez en aza indirmiştir. Şiirlerinde imajsız, anlamsız, yer yer ironik söyleyişe özen göstermiştir. Şiirlerde “sen – ben ikilemi”ni ele almıştır.
Yaşadıklarını, çevresindeki olayları soyutlaştırarak düşünce planına aktarmıştır.
Eserleri
Şiir: Dünya Kaçtı Gözüme, Sen Sen Sen, Bir Kapı Önünde, Yuvarlağın Köşeleri (Özdeyişler-Etika), Benden Sana Mutluluk, Nasılsın, Yalnızlık Paylaşılmaz, Çiçekleri Yemeyin, Yumuşaklıklar Değil, Bir Kapı Önünde, Lavinia
Düzyazı: Ça
Hikâye: Dün Yağmur Yağacak
MAVİCİLER (MAVİ AKIMI)
Atilla İlhan’ın 1952-1956 yıllarında çıkardığı derginin adı olan “Mavi”nin etrafında toplanan Orhan Duru, Ferit Edgü gibi sanatçıların oluşturduğu bir edebi topluluktur.
Bu sanatçılar, şairane bir sanat anlayışının temsilcisi olmuşlardır. Daha sonra Mavi dergisi Özdemir Nutku’nun yönetimine geçer ve Atilla İlhan’ın savunduğu toplumsal gerçekçiliğin (sosyal realizm) sözcüsü olur. Dergi, Nisan 1956’da çıkan 36. sayıdan sonra (Son Mavi) kapatılır.
Temsilcileri; Attila İlhan, Ferit Edgü, Orhan Duru, Özdemir Nutku, Yılmaz Gruda, Ahmet Oktay, Demirtaş Ceyhun, Demir Özlü ve Tahsin Yücel’dir.
Garip akımına karşı bir duruş sergilemeleri ve yenilikçi şiiri savunmaları, onları “Garip Dışında Yeniliği Sürdüren Şiir” akımına dâhil eder.
Maviciler’in Özellikleri:
-
Garip akımına tepki olarak çıkmıştır.
-
Bu topluluğun hedefinde Garip Akımı ve Orhan Veli vardır.
-
Garipçilerin savunduğu birçok görüşe karşı çıkmışlardır.
-
Özellikle şiirin açık olması gerektiği anlayışı Maviciler tarafından tamamen reddedilmişti.
-
Maviciler şiirin bütünüyle açık olamayacağını, anlam kapalılığının şiiri düzyazıdan ayıran önemli bir faktör olduğu görüşündedirler.
-
Şiirin basit olamayacağını zengin benzetmeli, içli, derin olması gerektiğini savunmuşlardır.
ATTİLA İLHAN (1925-2005)
Attila İlhan yüksek öğrenimini yarıda bırakmış, bir süre gazetecilik yapmış, yazarlıkta karar kılmıştır.
Adını 1946 CHP şiir yarışmasında ikinci olan “Cebbaroğlu Mehemmed” duyurmuştur.
Şiir, roman, eleştiri alanında eserler vermiştir.
Şiirlerinde romantik bir duyarlıkla toplumsal gerçekçilik açısından çağımıza, yaşadığımız günlere bakar. İnançlarında ayak direyen, sert çıkışlar yapan, gerçeklerden çok anılara sığınan bir karakter yapısı vardır. “Serüven tutkunu” bir şair olan Attila İlhan en çok aşk, intihar, içki, ölüm, kavga, kahramanlık… temalarını işler.
1952′de çıkan Mavi dergisiyle birlikte Türk şiirinde yeni bir eğilim ortaya çıktı. Attilâ İlhan, yazılarıyla bu eğilimi metot hareketine dönüştürmeye çalıştı. Mavi, hürriyet ve barışı temsil eden bir renktir. En büyük tepkisi de Garipçiler’edir.
Şiirlerinde Divan şiirinin biçim özelliklerinden, imgelerinden de yararlanır. Canlı konuşma diline, argoya, halk deyimlerine geniş ölçüde yer vermiştir.
Eserleri:
Şiir: Duvar, Sisler Bulvarı, Yağmur Kaçağı, Ben Sana Mecburum, Bela Çiçeği, Yasak Sevişmek, Elde Var Hüzün
Roman: Sokaktaki Adam, Zenciler Birbirine Benzemez, Kurtlar Sofrası, Bıçağın Ucu, Sırtlan Payı, Fena Halde Leman, Dersaadet’te Sabah Ezanları
AHMET OKTAY (1933-…)
Mavi hareketi içinde yer almıştır.
Toplumcu sanata bağlı sanatçılar arasındadır.
Eserleri:
Şiir: Gölgeleri Kullanmak, Her Yüz Bir Öykü Yazar, Dr.Kaligari’nin Dönüşü, Sürgün, Sürdürülen Bir Şarkının Tarihi, Kara Bir Zamana Alınlık, Yol Üstündeki Semender, Ağıtlar ve Övgüler, Gözüm Seyirdi Vakitten, Söz Acıda Sınandı, Az Kaldı Kışa, Hayalete Övgü, Poyrazda Kımıldayan Salıncak
İkinci Yeniciler
1950’li yıllarda Edip Cansever, İlhan Berk, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Sezai Karakoç ve Ece Ayhan gibi şairlerin başını çektiği bir şiir ve edebiyat akımıdır. Garipçiler’e ve 1940 Toplumcu Gerçekçi Kuşağı’na tepki olarak doğmuştur. Türk şiirinde değişik imge, çağrışım ve soyutlamalarla yeni bir söyleyiş bulma amacında olan bir akımdır.
İkinci Yenicilerin Özellikleri:
-
II. Yeni, şiirimizde çok uzun soluklu olmasa da, geniş bir okuyucu kitlesi bulamasa da Türk şiirine yeni boyutlar getirmiştir.
-
“Şiir için şiir” anlayışıyla hareket etmişler; erdem, ahlak, toplum ve gerçek gibi konuların şiirin dışında tutulması gerektiğini savunmuşlardır.
-
Onlara göre anlamlı olmak şiir için önemli değildir.
-
II. Yeni’ye göre şiir bir öykü anlatma aracı değildir. Öteki edebi türlerden kesin çizgilerle ayrılmalıdır. Bu yüzden konuyu ve olayı şiirden atmışlardır.
-
Eşya, görünüm ve insanı gerçeküstücülükten daha aşırı bir soyutlama ile anlatmayı amaç edinmişlerdir.
-
Onlara göre şiirde ahenk, ölçü ve uyakla değil; musiki ve anlatım zenginliği ile sağlanmalıdır.
-
Garip’teki gibi ortak bir hareket olmayıp bağımsız şairlerin benzer bir çizgide şiir yazmasıyla oluşmuştur.
Topluluğun Sanatçıları
CEMAL SÜREYA (1931-1990)
Kendine özgü söyleyiş biçimi ve şaşırtıcı buluşlarıyla, zengin birikimi ile duyarlı, çarpıcı, yoğun, diri imgeleriyle İkinci Yeni şiirinin en başarılı örneklerini vermiştir.
Eserleri:
Şiir: Üvercinka, Göçebe, Sevda Sözleri
TURGUT UYAR (1927-1985)
Kaynak dergisinin bir şiir yarışmasında Arz-ı Hal şiiri ikincilik kazanınca Nurullah Ataç’ın güvendiği şairler arasına girdi.
İkinci Yeni Şiir akımının önde gelen şairlerindendir.
Eserleri:
Şiir: Arz-ı Hal, Türkiyem, Dünyanın En Güzel Arabistanı
SEZAİ KARAKOÇ (1933-…)
Şiir üslubu bakımından, az çok İkinci Yeni’ye yakın sayılsa da, şiirinde işlediği temalar, inandığı değerler bakımından şiirimizde yeni ve değişik bir sestir.
“Mona Rosa” şiiriyle sevilmiştir.
Eserleri:
Şiir: Körfez, Şahdamar, Ateş Dansı, Mona Rosa
EDİP CANSEVER (1928-1986)
İkinci Yeni akımının özgün örneklerini verdi.
Şirinde zamanla sevinç yerini bunalıma, toplumsal dengesizlikleri eleştirme kaygısı yerini yıkıcı bir umutsuzluğa bıraktı. “Dize işlevini yitirdi” gerekçesiyle yeni arayışlara yöneldi.
İkinci Yeni içindeki bazı şairler gibi anlamsızlığı savunmadı. Kapalı, anlaşılması güç, yine de anlamdan ayrılmayan bir şiire yöneldi. Çok farklı imgeler kullanırken bile düşünce öğesini göz ardı etmedi.
Eserleri:
Şiir: İkindi Üstü, Yerçekimli Karanfil, Tragedyalar
ECE AYHAN (1931-2002)
Kendine özgü çağrışımlar ve göndermelerle örülü şiirleriyle hem Türk şiirinde hem de İkinci Yeni’nin içinde farklı bir kanal açtı. Şiirinin kilit noktası dildir.
Eserleri:
Şiir: Ortadokslular, Sivil Şiirler, Son Şiirler
İLHAN BERK (1918-2008)
Doğu şiirinin klasik kalıplarını denedi, beyit ve türkü biçimlerinden yararlandı.
Araştırmacı kişiliği, özgün duyarlılıkları ve buluşlarıyla 20. Yüzyıl Türk şiirinin en önemli isimleri arasındadır.
Eserleri:
Şiir: İstanbul, Günaydın Yeryüzü, Pera
ÜLKÜ TAMER (1937-…)
İlk şiir kitabı “Soğuk Otların Altında” ile başlayarak İkinci Yeni duyarlılığını yansıtan soyutlamalara yönelik, yoğun ve özgün bir imge anlayışı geliştirdi.
Yalın bir dil kullandığı şiirlerinde giderek toplumsal kaygılar ve düşünce öğeleri ağırlık kazandı.
Eserleri:
Şiir: Gök Onları Yanıltmaz, Sıragöller, Seçme Şiirler
TEVFİK AKDAĞ (1932-1993)
İkinci Yeni’nin saklı sularından diye nitelendirilmiştir.
İlk şiirleri 1952 yılında Mülkiye ve Türk Dili dergilerinde yayınlandı.
İkinci Yeni’ye bağlı, söyleyiş güzellikleri ve kıvraklıkları taşıyan şiirler yazdı.
Eserleri:
Şiir: Lacivert Kanatlı Bir Kuştur Gece, Çıplak ve Sevinçle, Eski İnsan Sözleri, Kıpırda Ey Karanlık
İkinci Yeni Sonrası Toplumcu Şiir (1960 – 1980)
1960 kuşağı şairleri, 1961 anayasasının sağladığı özgürlükle birlikte, Nazım Hikmet’in kitaplarının yayımlanmasının serbestleştiği, siyasal ve güncel dergilerin yoğun olarak okunduğu ve gündemi belirlediği bir ortamın etkisindedirler.
“Yeni Gerçek”, “And”, “Halkın Dostları”, “Militan” gibi dergiler etrafında toplanan şairler, şiir anlayışlarını ve ideolojilerini bu dergilerde açıklamaya çalışmışlardır.
Marksist felsefeyi benimseyen toplumcu gerçekçi şairler, daha çok sosyal ve güncel politikayı konu edinmişler, halkın ve işçi sınıfının sorunlarını politik bir bakışla ortaya koymaya çalışan şiirler yazmışlardır.
Önemli temsilcileri Ataol Behramoğlu, İsmet Özel, Süreyya Berfe, Kemal Özer, Refik Durbaş ve Nihat Behram’dır.
İkinci Yeni Sonrası Toplumcu Şiirin Özellikleri:
Umut ve yarına inanç, direnme ve isyan konuları şiire hâkimdir.
Şairler, toplumun sözcüleri gibi şiirler yazmışlardır.
İkinci Yeni Şiiri, kapalı bir özellik gösterirken; İkinci Yeni Sonrası Toplumcu Şiir açık anlatımıyla dikkat çeker.
Biçimden çok içeriğe önem vermişler, toplumsal mesajları etkili kılmak için slogan üslubundan yararlanmışlardır.
İkinci Yeni Sonrası Toplumcu Şiiri savunan şairlerde; 1940 toplumcuları ve Nazım Hikmet, Namık Kemal, Tevfik Fikret ve Mehmet Akif gibi şairler arasında şiire toplumsal bir işlev yükleme bakımından ortaklık vardır.
İkinci Yeni Sonrası Toplumcu Şiirin Önemli Şairleri
ATAOL BEHRAMOĞLU (1942 – …)
İsmet Özel’le “Halkın Dostları”, Nihat Behram’la “Militan” dergilerini çıkarmış ve bu dergilerin yöneticiliğini yapmıştır.
İkinci Yeni etkisini taşıyan ilk dönem şiirlerinden sonra, 1970’li yıllarda işçi sınıfının, siyasal mücadele içerisinde bulunan insanların sıkıntılarını, duygularını ve umutlarını anlatmıştır.
“Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var” şiiriyle geniş kesimler tarafından sevilmiştir.
Şiirlerini günlük konuşma diliyle, yalın ve açık bir anlatımla yazmıştır.
Eserleri:
Şiir: Bir Ermeni General, Bir Gün Mutlaka, Yolculuk Özlem Cesaret ve Kavga Şiirleri, Kuşatmada, Mustafa Suphi Destanı, Dörtlükler, Ne Yağmur… Ne Şiirler…
İSMET ÖZEL (1944 – …)
İkinci Yeni esintisiyle başlayan şiir serüveninde, 1960 ve1970’li yıllarda, toplumcu şiirin unutulmaz şiirlerini yazmıştır.
Modern şiirin İkinci Yeni ile elde ettiği kazanımlara yeni bir açılım getirmiştir.
1974’ten sonra İslami, mistik bir yöneliş içinde olmuştur.
Eserleri:
Şiir: Geceleyin Bir Koşu, Evet İsyan, Cinayetler Kitabı, Cellâdıma Gülümserken, Erbain
SÜREYYA BERFE (1943 – …)
İlk şiirlerinde İkinci Yeni akımının izleri görülür.
1966’dan sonra halk geleneğinden beslenen yeni bir şiir dili kurmanın olanaklarını aramış, toplumsal ve halkçı bir yönelim gösteren şiirler yazmıştır.
Eserleri:
Şiir: Gün Ola, Savrulan, Hayat ile Şiir, Ufkun Dışında, Ruhumun, Nabiga
KEMAL ÖZER (1935 – 2009)
İlk dönemlerinde İkinci Yeni Hareketi içinde yer aldı.
Bunu, ilk üç şiir kitabına yansıttı. Daha sonra “toplumcu gerçekçi” diye nitelenen bir tarza yöneldi.
Eleştirmenlere göre, bu dönemde, gündemdeki toplumsal ve siyasal olayların yanı sıra söz konusu olaylar karşısında insanların duygu, düşünce ve tepkilerine tanıklık etti.
Eserleri:
Şiir: Gül Yordamı, Ölü Bir Yaz, Tutsak Kan, Kavganın Yüreği, Yaşadığımız Günlerin Şiirleri, Sen de Katılmalısın Yaşamı Savunmaya, Geceye Karşı Söylenmiştir, Kimlikleriniz Lütfen, Araya Giren Görüntüler, Sınırlamıyor Beni Sevda, İnsan Yüzünün Tarihinden Bir Cümle, Bir Adı Gurbet Oğulları, Öldürülen Analar, Onların Sesleriyle Bir Kez Daha, Sevdalı Buluşma
REFİK DURBAŞ (1944 – …)
Şiire İkinci Yeni’nin etkisinde başladı.
Sonraki şiirlerini halk dilinden ve klasik şiirden gelen unsurlarla zenginleştirmiştir.
Şiirlerinde Marksist ideoloji ve bu yolda verilen mücadeleyi anlatır.
Eserleri:
Şiir: Kuş Tufanı, Geçti mi Geçen Günler, Menzil, Çırak Aranıyor, Çaylar Şirketten, Nereye Uçar Gökyüzü, Bir Umuttan Bir Sevinçten, Adresi Uçurum, Tilki Tilki Saat Kaç, İstanbul Hatırası, İki Sevda Arasında Karasevda
NİHAT BEHRAM (1946-…)
Ağabeyi Ataol Behramoğlu ile “Militan” dergisini kurmuş ve yönetmiştir.
12 Eylül Döneminde Bakanlar Kurulu kararıyla T.C. vatandaşlığından çıkarılmıştır.
Şiirlerinde doğanın yeri ve sözcük dağarcığının zenginliği dikkat çekicidir.
Eserleri:
Şiir: Hayatımız Üstüne Şiirler, Fırtınayla Borayla Denenmiş Arkadaşlıklar, Dövüşe Dövüşe Yürünecek, Hayatı Tutuşturan Acılar
Anı: Darağacında Üç Fidan , Ser Verip Sır Vermeyen Bir Yiğit, Yılmaz Güney’le Yasaklı Yıllar
1960 Sonrası Mistik Duyarlılık Şiiri
Cahit Zarifoğlu, Ebubekir Eroğlu, İsmet Özel, Sezai Karakoç, Nurullah Genç, Erdem Beyazıt, Hilmi Yavuz, Asaf Halet Çelebi gibi sanatçılar, İslamcı-mistik duyarlılıkla şiir yazmışlardır.
Bu sanatçılar Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Akif Ersoy, Yunus Emre, Fuzuli ve Şeyh Galip’i örnek almışlar ve şiirlerinde geleneksel değerlerle Batılı değerlerin çatışmasını konu edinmişlerdir.
1960 Sonrası Mistik Duyarlılık Şiirinin Önemli Temsilcileri
CAHİT ZARİFOĞLU (1940 – 1987)
İlk şiirlerinde ikinci yeni akımının etkileri görülür. Madde-ruh çatışması, “Batı diktasına karşı Doğu protestosu” temalarını işledi.
İlk şiir kitabı “İşaret Çocukları” 1967′de yayınlandı. Şiirlerinde dinsel inançları çerçevesinde ele aldığı Anadolu insanlarının acı, umut ve sevgilerini yansıttı.
Son şiirlerinde ise İslamcı düşüncedeki insan sevgisi, toplumsal mutluluk anlayışını işledi. Yer yer gerçeküstü ögeler ve eski şiir kalıplarını uyguladı.
Eserleri
Şiir: İşaret Çocukları, Yedi Güzel Adam, Menziller, Korku ve Yakarış
Hikâye: İnsanlar
Çocuk Hikâyeleri: Serçekuş, Katıraslan, Ağaçkakanlar, Yürek Dede ile Padişah, Küçük Şehzade, Motorlu Kuş, Kuşların Dili
Çocuk Şiirleri: Gülücük, Ağaçokul (Çocuklara Afganistan Şiirleri)
Roman: Savaş Ritimleri, Ana
Günlük: Yaşamak
Deneme: Bir Değirmendir Bu Dünya, Zengin Hayaller Peşinde
Tiyatro: Sütçü İmam
ERDEM BEYAZIT (1939 – 2008)
Tok, kavgacı, destana yatkın bir üslûpta söylenmiş olan şiirlerinde ayrıca ince duyarlılıklar işlenmiştir. İslâmî ton bir “leit-motif (sıkça işlenen tema)” halinde bütün şiirlerine yayılmıştır.
Şiirleri Açı (K. Maraş), Çıkış (Ankara), Yeni İstiklâl, Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat, Mavera ve Yedi İklim dergilerinde yayınlanmıştır.
Eserleri
Şiir: Sebeb Ey, Risaleler, Şiirler
Gezi: İpek Yolundan Afganistan’a: 1981′de İran, Pakistan, Afganistan ve Hindistan’ı içeren iki aylık gezi ile ilgili izlenimlerini kitaplaştırdı.
HİLMİ YAVUZ (1936 – …)
Başlangıçta daha çok İkinci Yeni akımının etkisinde imgeci şiirler yazdı. Sonraki yıllarda gelenekçilikle çağdaş bir bakışı kaynaştıran, biçim ve özün dengelendiği bir düzey sergiledi.
İslam mistisizmi, özellikle de tasavvuftan yararlanarak kendine özgü bir sözcük dağarcığı geliştirdi.
Eserleri
Şiir: Bakış Kuşu, Bedreddin Üzerine Şiirler, Doğu Şiirleri, Yaz Şiirleri, Gizemli Şiirler, Zaman Şiirleri, Söylen Şiirleri, Ayna Şiirleri, Hüzün ki En Çok Yakışandır Bize, Gülün Ustası Yoktur, Erguvan Şiirler, Çöl Şiirleri, Akşam Şiirleri, Yolculuk Şiirleri, Hurufi Şiirler, Büyü’sün Yaz
1980 Sonrası Şiir
1980 sonrasında yazılan şiir, bazı edebiyat çevrelerinde kayıp dönem olarak adlandırılmaktadır. 2000’li yıllara değin süren sessizlik ve şiirdeki hareketsizlik, birçok kesimi bu dönem edebiyatını yok saymaya itmiştir.
Bu dönemde Haydar Ergülen, Hüseyin Atlansoy, Sedat Umran, Seyhan Erözçelik, Lale Müldür, Ahmet Erhan ve Küçük İskender gibi şairler şiirin hareketliliğini sağlamışlardır.
İkinci Yeni sonrasında 1980’e kadar şiiri toplumcu bir bakışla kavrayan şairlerin anlayışı, 1980 darbesiyle yerini özellikle 1970’lerin toplumculuğunu ön plana alan şiire karşı duran 1980 kuşağı şairlerine bırakmıştır.
1980 sonrası şairleri; şiirde geleneksel birikimin önemini vurgulamışlar ve Halk, Divan, İkinci Yeni ve saf şiir gibi ayrımlara girmeden en yeniden en eskiye kadar Türk şairlerini dikkatle okumayı savunmuşlardır.
1980 Sonrası Şiirin Özellikleri:
- Bu dönem şairleri birlikte dergiler çıkarmışlardır.
- 1980 şairleri için ortak bir anlayıştan çok, grupların ve kişilerin ayrı ayrı şiir anlayışlarından söz edilebilir.
- Yazko Edebiyat, Üç Çiçek, Şiiratı ve Sombahar gibi dergiler bu dönemde etkilidir.
- İkinci Yeni Sonrası Toplumcu Şiirde olduğu gibi ideolojiyi şiirlerinde öncelikli bir öğe olarak görmemişlerdir.
- Düz yazıya yaklaşan bir üslupla, anlatmaya imkan veren temaları da şiirlerinde işlemişlerdir.
- İmge anlayışlarında uzak çağrışımlara önem vermeleri bakımından İkinci Yeni’yle yakınlıkları vardır.
1980 Sonrası Şiirin Önemli Temsilcileri
HAYDAR ERGÜLEN (1956-…)
Üç Çiçek dergisini çıkarmış, Şiiratı dergisinde emeği geçmiştir.
Aşk, kardeşlik, yaşantılar, çocukluk gibi konuları çoğunlukla imgeli ve mecazlı bir dille işlemiştir.
Alevi-Bektaşi şiir geleneğiyle birlikte Cemal Süreya ve Behçet Necatigil ile yakınlıklar kurmuştur.
Eserleri:
Şiir: Karşılığını Bulamamış Sorular, Sokak Prensesi, Kabareden Emekli Bir Kızkardeş, 40 Şiir Ve Bir
HÜSEYİN ATLANSOY (1962-…)
Mistik metafizikçi yönü ağır basan bir şairdir.
Metropol hayatını ve ilişkilerdeki hızlı değişimi, konuşma dilinin imkânlarından yararlanarak ironik bir biçimde işlemiştir.
Eserleri:
Şiir: İntihar İlacı, Balkon Çıkmazında Efendilik Tarihi, Şehir Konuşmaları, İlk Sözler, Su Burcu
MURATHAN MUNGAN (1955-…)
Doğu hikâyeciliği ile Batı hikâyeciliğini birleştirmek ister. Bunun için hikâyelerine tarihi ve mitolojik motifleri yerleştirir.
Dağınık Yatak senaryosu filme alınmıştır.
Aşk, sevgi, hasret, ihanet gibi duyguları beynelmilel bir çerçeveye oturtur.
Dört Kişilik Bahçe ve Ölüm Burnunda radyo oyunlarıdır.
Eserleri:
Oyun: Geyikler Lanetler, Mahmud ile Yezida, Taziye, Bir Garip Orhan Veli
Şiir: Osmanlıya Dair Hikayat, Kum Saati, Şahtiyan, Yaz Sinemaları, Eski 45’likler, Mırıldandıklarım, Yaz Geçer, Omayra, Metal, Erkekler İçin Divan, Mürekkep Balığı, Başkalarının Gecesi, Oda Poster ve Şeylerin Kederi
Hikâye: Son İstanbul, Cenk Hikâyeleri, Kırk Oda, Lal Masallar, Kaf Dağının Ölümü, Üç Aynalı Kırk Oda
Roman: Yüksek Topuklar
SEDAT UMRAN (1926-2013)
Eşyanın iç dünyasını yansıtarak Türk şiirine büyük bir yenilik getirmiş şairdir. Cansız nesnelerin bilinmeyen dünyalarını okuyucuyla paylaşan Ümran, bilinçaltına attığı acılarını; sevinçlerini eşyanın kimliğinde dışa vurarak mutluluğa ulaşabileceğine inanmış bir sanatçıdır.
Şiirlerinde herhangi bir ideolojik düşünce barındırmayan Umran, mısralarında ele aldığı maddeyi, gücünü ve güçsüzlüğünü dile getirmek için kullanmıştır.
Yazdığı şiirlerin konuları son derece önemsiz ayrıntılardır. Ancak o kimsenin şiir yazmayı aklına getirmediği nesnelere şiirlerinde hayat vermiştir.
Sedat Umran Alman şiirine özenmiş bir şairdir.
Şiirlerinde kafiye ve mısra gibi ahenk ve ritim öğelerine pek başvurmamış, sembollere çokça yer vermiştir.
Eserleri:
Şiir: Meşaleler, Leke, Gittin Taş Atarak Denizlerime, Kara Işıldak
KÜÇÜK İSKENDER (1964-…)
Şiirlerinin temalarında alışılagelmişin bazen tam karşısında yer alan; polemikçi, başkaldırıcı şiiriyle sadece 1980’li yılların değil tüm Türk şiirinin en gözüpek şairi sayılır.
Fazlaca karışık ve yer yer fazlaca uzun ve çoğaltımcı şiiri oldukça özgün ve başarılıdır.
Geleneksel yöntemler kullanarak yazdığı divan tarzı şiirleri ve gazelleriyle de dikkat çeker.
Eserleri:
Şiir: Gözlerim Sığmıyor Yüzüme, YirmiöApriI, Periler Ölürken Özür Diler, Suzidilara, Güzel Annemin Hayal Gücü, Ciddiye Alındığım Kara Parçaları, Papağana Silah Çekme, Alp Krizi, Gözyaşlarını Nal Sesleri, Bir Çift Siyah Deri Eldiven, İpucu Bırakma Sanatı, Bahname, Klarnet, Kahramanlar Ölü Doğar, Çürük Et Deposu, Eski Kral Deposu, Siyah Beyaz Denizatları, Barudî, Dicle ile Fıra, Bir Daha Bana Benzeme Angel, Sarı Şey
SUNAY AKIN (1962-…)
Yeni Garipçi şiir anlayışını benimser.
Anlık ilhamlara dayanan ve genellikle kısa olan şiirleri, Orhan Veli’nin şiirindeki bazı özelikleri günümüzde sürdüren bir yapıya sahiptir. Ayrıca, bu tür şiirlerde genellikle rastlanmayan, yumuşak, lirik bir tonu vardır.
Şiirlerinde özellikle ince yergi öğelerini kullanmadaki rahatlığı ile dikkat çeker.
Cemal Süreya’nın etkisinde sürdürdüğü şiirlerde ise dil oyunlarına dayalı yoğun bir alaycılık ve şaşırtma; çocuklar ve hüzünle birlikte şairin ilgi ve duyarlılığını göstermektedir.
Eserleri:
Şiir: Makiler, Antik Acılar, Kaza Süsü, 62 Tavşanı
Roman: İstanbul’un Nazım Planı, Ay Çöreği ve Deniz Yıldızı, Kız Kulesi’ndeki Kızılderili, Önce Çocuklar ve Kadınlar, İstanbul’da Bir Zürafa, Onlar Hep Oradaydı, Kırdığımız Oyuncaklar, Kule Canbazı
Derleme: Şairler Matinesi, Küçük Asker… Küçük Asker, Şiir Cumhuriyeti, Ve Şaire… Ve Şaire, Kırılan Canlar
Cumhuriyet Döneminde Halk Şiiri
Cumhuriyet’le birlikte halk kültürüne büyük önem verilmiş, halk müziği ve dili araştırmaları bilimsel bir kimlik kazanmıştır. Cumhuriyet döneminde de halkın duygu ve düşüncelerinin her zaman tercümanı olan halk şiiri örnekleri verilmiştir.
Cumhuriyet Dönemi Halk Şiirinin Özellikleri:
- Halk şairleri usta-çırak ilişkisi içinde yetişmeye devam etmişlerdir.
- Genel olarak saz eşliğinde şiir söyleme geleneğinin takipçisidirler.
- Saz çalma geleneğine uymayıp sadece şiir yazan şairler de vardır. (Abdurrahim Karakoç gibi)
- Bu dönem halk şairleri, şiirlerinde geleneksel konuların yanında güncel konuları da işlemişlerdir.
- 19. yüzyıl halk şiirine göre Cumhuriyet dönemi halk şiirleri daha sade bir dille söylenmiştir.
- Divan şiiri etkisi ve Arapça-Farsça sözcüklerin kullanımı bu dönemde oldukça azalmıştır.
Cumhuriyet Dönemi Halk Şiirinin Önemli Temsilcileri:
ÂŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU (1894-1973)
Sivas’ın Şarkışla ilçesinde doğan şair, gözlerini küçük yaşlarda kaybetmiş ve öğrenim görememiştir.
Şiirlerinde vatan, toprak sevgisi ve aşkı işlemiştir.
Ahmet Kutsi Tecer tarafından keşfedilmiş, şiirlerini hece ölçüsüyle yazmıştır.
“Kara Toprak”, “Uzun İnce Bir Yoldayım” gibi şiirleriyle oldukça sevilmiştir.
Eseri:
Şiir: Dostlar Beni Hatırlasın
ABDURRAHİM KARAKOÇ (1932-2012)
Saz çalmamakla birlikte şiirlerini halk şiiri gelenekleri doğrultusunda yazmıştır.
Politik taşlamalarıyla tanınan şair, “Mihriban” adlı şiiriyle geniş kesimler tarafından sevilmiştir.
Eserleri:
Şiir: Hasan’a Mektuplar, Haber Bülteni, Kan Yazısı, Vur Emri, Beşinci Mevsim
ÂŞIK MAHSUNİ ŞERİF (1940-2002)
Halkın sıkıntılarını toplumcu bir bakış açısıyla anlatmış, güncel siyaseti konu alan politik şiirler ve taşlamalar yazmıştır.
Şiirlerini saz eşliğinde söylemiştir.
Eserleri:
Şiir: İşte Gidiyorum Çeşm-i Siyahım, Bu Mezarda Bir Garip Var, Dom Dom Kurşunu, Yuh Yuh, Bizden Geriler
ÂŞIK MURAT ÇOBANOĞLU (1940-2005)
Âşıklık geleneğinin bir parçası olan türkülü hikayeler anlatma konusunda oldukça başarılıdır.
Kendi türkülerinin yanında usta malı türküleri de genç kuşaklara aktarmıştır.
Eserleri:
Şiir: Cumhuriyet Destanı, Öğretmen, Dertli Bülbül, Neyine Güvenemem Yalan Dünyanın, Yaradan
ÂŞIK ŞEREF TAŞLIOVA (1938-2014)
Günümüz saz şiirinin önde gelen temsilcilerindendir.
Şiirlerinde aşk, hasret, tabiat ve sosyal konuları işlemiştir.
Eserleri:
Şiir: Ben Bir Şeyda Bülbül, Güzel Görünür, Gönül Bahçesi
ÂŞIK FEYMANİ (1942-…)
Şiirlerinde tasavvufi deyişlere yer veren şair, atışma alanında büyük başarı göstermiştir.
Çukurovalı âşıklar arasında büyük saygınlığı vardır.
Eserleri:
Şiir: Ahu Gözlüm, Barışmam, Anadolum, Mevlana, Elveda, Bugün Bayramdır
NEŞET ERTAŞ (1938-2012)
Abdal müziğinin son temsilcisidir.
“Bozkırın Tezenesi” lakabıyla da bilinir.
Bozlak formunun en önemli ustasıdır.
İlk plağını, 1950’li yıllarda babasının kaleme aldığı “Neden Garip Garip Ötersin Bülbül” isimli türküye çıkarmıştır.
Kendisine layık görülen devlet sanatçısı unvanını geri çevirmiştir.
“Gönül” sözcüğünün geçmediği neredeyse bir tek türküsü yoktur.
Eserleri:
Şiir: Kesik Çayır, Tatlı Dile Güler Yüze, Kendim Ettim Kendim Buldum, Gönül Dağı, Neredesin Sen, Gönlüm Ataşlara Yandı Gidiyor, Zahidem, Yalan Dünya, Evvelim Sen Oldun…